Geçtiğimiz günlerde yayımlanan 2024 Küresel Risk Raporu, önümüzdeki on yıl boyunca karşılaşabileceğimiz en ciddi risklere odaklanarak, hızla değişen teknoloji, ekonomik belirsizlik, küresel ısınma ve çatışmalara dikkat çekiyor.
2 yıllık ve 10 yıllık perspektifte Dünya’nın karşı karşıya kalacağı problemlerin neler olacağını, bu problemlerin zaman içinde nasıl değişime uğrayabileceğini ve alınabilecek önlemler hakkında konuşalım.
Bu yılın raporunda yayınlanan problemleri 5 ana başlık altında inceleyebiliriz ve bunlar sırasıyla ekonomik, çevresel, jeopolitik, sosyal ve teknolojik. Bu ana başlıklardan önümüzdeki yıllarda etkisini en çok hissedeceğimiz bazı problemler şu şekilde.
- İklim Değişimi: Küresel ısınma kaynaklı Dünya sistemindeki değişiklikler.
- Demografik Çatallanma: Dünya yer alan popülasyonların boyutunun, büyümesinin ve yapısının değişimi.
- Teknolojik İvmelenme: Yeni teknolojilerin beraberinde getirdiği problemler.
- Jeostratejik Değişim: Malzeme kullanım alanlarındaki ve yeni alternatiflere bağlı hammadde bulunduran ülkelerin gücündeki değişim.
Aşırı Hava Olayları ve İklim Değişimi
Bu dört problem Dünya için oldukça önemli olsa da geri dönüşü olmayan bir problem olan İklim Değişimi’nin özel sektör ve sivil hayata etkilerini yakından incelemek gerekli.
İklim değişimi ve küresel ısınmanın etkilerini son senelerde daha önce hiç olmadığı kadar hissettik. 2023 yılı El-Nino etkisiyle birlikte şimdiye kadar kaydettiğimiz en sıcak yıl oldu ve büyük ihtimalle bu rekor içinde bulunduğumuz 2024 yılı tarafından kırılacak.
İklim değişimin beraberinde getirdiği birçok değişimden birisi olan aşırı hava olayları “2024 yılında küresel ölçekte maddi kriz ortaya çıkarma ihtimali olan beş riski seçin” sorusuyla yapılan ankette %66’lık oranla kendisine birinci sırada yer buldu. Aşırı hava olaylarının siviller ve özel sektör için şimdiye kadar yarattığı zararın büyüklüğü bu anketin sonucunu doğruluyor.
2000- 2020 yılları arasında aşırı hava olaylarının sebep olduğu zararın yaklaşık 2.8 trilyon dolar olduğu tahmin edilmekte. Bu anketin cevapları iklim değişimin etkilerinin günümüzde hissedilmeye başladığını doğrular nitelikte.
Riskler Kısa-Uzun Döneme Göre Nasıl Sıralanıyor?
Anket katılımcıları çevresel risklerin aciliyeti konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Özellikle Biyoçeşitlilik kaybı, ekosistemlerin yok olması ile Dünya sistemlerinde kritik değişiklik konularında. Genç katılımcılar, bu riskleri yaşlı yaş gruplarıyla karşılaştırıldığında iki yıllık dönemde çok daha yüksek sıralama eğiliminde, her iki risk de kısa vadeli sıralamalarında yer alıyor.
Özel sektör, bu riskleri uzun vadeli en büyük endişeler olarak vurgularken, sivil toplum veya hükümetten gelen katılımcılar bu riskleri kısa vadeli zaman çerçevelerinde önceliklendiriyor. Anahtar karar alıcılar arasındaki bu aciliyet algısındaki uyumsuzluk, alt-optimal hizalanma ve karar verme durumunu doğrudan etkiler. Bu da müdahalede bulunmanın ana noktalarının kaçırılmasına ve gelecekte Dünya çapında uzun vadeli değişikliklere yol açabilir.
Farklı Gruplar ve Riskler
Şekilde örneklem farketmeksizin kısa dönemde ilk iki sırayı her zaman “Aşırı Hava Olayları” ve “Eksik ve Yanlış Bilgi” seçenekleri yer almaktadır.
Katılımdaki her örneklem için birbiriyle doğrudan bağlantılı olan “Aşırı Hava Olayları” ve “Dünya Sistemindeki Kritik Değişimler” ilk iki sırayı kaplamış durumda ve nerdeyse tüm örneklemler için ilk dört sıra çevresel riskler kategorisinde olduğu görünmekte. “Dünya Sistemindeki Kritik Değişimler” sadece sadece çevresel riskler ile bağlantılı değildir.
Dünya'daki Kritik Değişimler Başka Hangi Risklerle İlişkili?
İklim değişimi, mevcut riskleri yoğunlaştırarak sosyo-çevresel bir krize neden olabilir. Anket katılımcıları, çevresel risklerle ilgili güçlü bir bağlantıya sahip olan bir dizi çevresel riski öngörüyor. Bu da “Dünya sistemlerindeki kritik değişikliklere” çift taraflı bağlantılar içeriyor. Bunlar, “Biyo çeşitlilik kaybı” ve “Ekosistem çökmesi”, “Aşırı hava olayları” ve “Kirlilik” riskleridir.
Bu riskler doğal kaynak eksikliklerine yol açma potansiyeline sahiptir. Çevresel etkilerin yanı sıra, birkaç anket katılımcısı da “Gönüllü göç”, “Kronik sağlık sorunları”, “Bulaşıcı hastalıklar” ve “Ekonomik durgunluk” da dahil olmak üzere olası sosyoekonomik etkileri vurgulamaktadır.
Gerçekten de, 2023 yılının Küresel Risk Raporu'nda bu sosyo-çevresel risklerin iklim değişikliğini hızlandırma potansiyeline sahip olduğu ve emisyonların serbest bırakılması yoluyla ilgili etkileri artırabileceği ve iklim açısından savunmasız nüfusları tehdit edebileceği keşfedilmiştir.
Sonuç Olarak
Dünya sistemlerindeki kritik değişiklik riskiyle başa çıkmak, iklim risk yönetimi ve karar alma konusunda yeni bir yaklaşım gerektirir. İklim modelleri, potansiyel tehlikeleri, zayıflıkları ve karar alıcılar için maruziyetleri göstermede etkilidir. Fakat bu araçların mevcut sınırlamaları, hala keşfedilmemiş bir alanın içine girdiğimiz anlamına gelir.
İklim ve ekonomik modelleme, gezegenin genelini analiz etmek için daha güçlü araçlar aracılığıyla daha uzun vadeli geliştirilebilir. Aşırı hava olaylarının maddi ve manevi zararlarını minimize etmek için erken uyarı sistemleri geliştirilebilir. Tükenmesi kaçınılmaz olan enerji kaynaklarına alternatif olan temiz enerji kaynaklı kullanılabilir geçişlerle bu süreci hızlandırabiliriz.